"siyah-beyaz" bir çocuktum. Ama her Beşiktaşlı gibi ben de ağır ağır öğrenmiş, özümsemiştim: Beşiktaşlılık, taraftar olmaktan farklı ve fazla bir şeydir...
Gülümseyerek hatırlıyorum: O zamanlar da, başkalarının "objektif" bulduğu (kendimce ve tabii çocukça) yorumlar yapardım. "Objektifsin" dendiğinde de, "hayır, Beşiktaşlıyım da ondan!" derdim.Şimdi genç kuşak bazı Beşiktaşlılara bakıyorum: "İlle de ve ne pahasına olursa olsun başarı isteyenler" e rastlıyorum aralarında. Açıkçası bu arkadaşlar Beşiktaş taraftarı ama Beşiktaşlılık ayrı bir şey... Çünkü BESIKTAŞ'ın kendisi BAŞARI'dır. Beşiktaşlı bundan gurur duyar. Yıldızlar, kupalar, kazanılmış maçlar... Bunlar ikincildir Beşiktaşlılık ruhunda. "Ben takımımı severim; onunla gülerim, onunla ağlarım. Onu her platformda desteklerim." Bu tavır dünyanın her yanında takım taraftarlığını belirleyen tavırdır. Ancak Beşiktaşlılık ruhu için yetersizdir. "Nasıl yaşıyorsun, nasıl davranıyorsun?" sorularının cevaplarıyla belirginleşir bu ruh.
"Nasıl geçirdik ama!" kültürüyle doğrudan ilgisi olmayan bir DURUŞ'tur... Erdemin yanı başında saf tutuştur... İlginçtir, kolay açıklamalarla anlaşılır kılınamaz belki. Fakat zaman içinde böyle bir gelenek, böyle bir Beşiktaşlılık ruhu ortaya çıkmıştır. Üstelik bu his, bu ruh, bu duruş çok erken yaşlarda etkisi altına alır insanı... Her Beşiktaşlı çocuk gözle görülmeyen ama hep yanı başında bulunan bir "ağabey" den ahlâk ve hayat dersleri alıyor gibidir. Bütün Beşiktaşlılar bu bu hisle içli dışlı olurlar. Belki de dünyayı en keskin çizgileriyle görebilmekten geliyor bu fark. Bir yanda siyah, öbür yanda beyaz... Bir yanda ölüm, öbür yanda yaşam...
5 yorum:
Çocukken başlar aşkımız. GFB
deett..
Saygın olsun biraz olum :)
Burda yavru kartallardan bahsediyoruz ;)
biz BEŞİKTAŞLI dogduk !
Duydun mu Cenk.. :)
:}
Yorum Gönder